20 Şubat 2011 Pazar

Aşkın Adı Kaçamak Olmuş

...
Gözlerine bakamamıştım.
Ellerine de...
Yalnız yemekten sonra meyve yenmesinin iyi olmadığını söylemiştin bana, unutmadım.
Şeftaliyi peçeteye sarmış, çantana koymuş, akşama doğru iyi gider demiştin.
Dışarı çıkıp çay içmek için oturmuştuk bir yerde.
Ben çay içmiş sen karpuz yemiştin, az önce dediğinin tam tersini yapmıştın.
Ve gözlerinde lens vardı.
Gerçek göz rengini göremiyordum.
Uzak bir yabancı gibiydim sanki yanında. Oradan şuradan laf olsun diye konuşan, ilgisiz ve belki de yersiz anıları anlatıp öylesine gülümseyen birisiydim.
Gözlerini göremiyordum.
İçimdeki yalnızlık az da olsa küçülmüştü yanındayken.
Bir tutabilseydim ellerini.
Bir sarılabilseydim dostluğuna, her şey daha farklı olabilirdi.
Bana gelirken gözlerinle gel olur mu?
Meyveleri ise boşver.
Artık meyvelerinden anlaşılmıyor zaten mevsimler.
Mevsimlerin meyvesi yok artık, serası, turfandası var.
Herşeyin sahtesi olduğu gibi.
Bana gelirken gözlerinle gel olur mu?
Olduğun gibi, nasılsan...
Ertelemeden özlemlerini.
Yağmurları ertelemeden gel.
Bizim olsun zaman...
...
 Mustafa Çifci



* Yukarıdaki "Aşkın Adı Kaçamak Olmuş" yazısı Mustafa Çifci'ye aittir; ve "Adın Hüzün Olmasın" adlı kitabından yazının sadece bir kısmı alıntılanmıştır...
* 1.com (by Ralph Graef)

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...