Kitapçıya girdiğimde, dikkatimi çeken bütün kitapları incelerim tek tek, okurum arkasında ne yazıyor, kim ne demiş bu kitap için diye... Eğer bir kitap elime ikinci veya üçüncü defa geldiyse istemsizce "vardır bunda bir şey" deyip alırım kesin o kitabı, ve aldıklarımdan da hiç pişmanlık duymam... Geçen gün girdim yine kitapçıya, kafama koydum kendime bir ödül vereceğim, biraz dinlenmeyi hakettim çünkü... Elim iki veya üç defa istemsizce gitti bu kitaba, dışı çok ilgi çekici, yazılanlar çok güzel... Başka kitapları inceledim ama gözüm bunda kaldı bir kere... Sevdiceğime dönüp "tamam ben bunu alıyorum" dedim, eve gelince de hemen okumaya başladım.
Bir kere dili akıcı, yazar Gwen Cooper kendi kedisi olan gözleri görmeyen Homeros'u ve kendisine kattıklarına dair çok güzel şeyler paylaşmış, bizim göremediklerimizi görmüş... Fotoğraflarda görüyorsunuz zaten, dışının dikkat çekici olduğu kadar içi de dikkat çekici, sayfa numaralarının iki yanında da kedi patisi var:) Okumayanlar alıp okusunlar, ama çok fazla bir beklenti içinde olmasınlar derim ben; çünkü benim beğendiğimi beğenmeyenler olabilir, beklentisini çok yüksek tutup da "ayh bu ne ya" diyenler de olabilir... Ama bence okunması gereken kitaplar arasında yer alıyor bu kitap, ben yeri geldi güldüm yeri geldi duygusallaştım ve yeri geldi sorguladım... Alıp okuyun çünkü sevginin/azmin/hayatın ne olduğuna dair bir kez daha düşündürür belki...
.
* Bir insan ve bir kedi arasında yaşanabilecek en dokunaklı ve yürekten sevginin portresi... Gözleri görmeyen kedi Homeros, aşılması zor güçlüklerle karşı karşıya geldiği halde hayata sımsıkı tutunuyor ve sevgi arayışı hiç dinmiyor. Cesaret, azim ve sevgiye dair büyüleyici, bir o kadar da neşeli kedi masalı. (Susan Richards)
.
* O kedi yavrusunu ilk gördüğümde, genç bir kadının uzattığı avuçlarının içinde, ufacık, siyah bir tüy yumağıydı. Herhangi bir yavru kediden farksız görünüyordu, ta ki başını kaldırıp, başından kuyruğuna sadece on santimlik bir canlı için, son derece etkileyici bir sesle miyavlayana kadar... (sf: 7)
.
* Onun başına kötü hiçbir şey gelmesine izin vermeyeceğime söz vermiştim, bu sözümü tutabilmek için yıllardır elimden gelen her şeyi yapmıştım ama sonunda tökezlemiştim. O anda anladım ki bu, doğası gereği, tutulması imkansız bir sözdü. Birisini sevebilirdiniz, onu aklınıza gelen herşeyden korumaya çalışabilirdiniz ama hayatın onlara yaptıklarına engel olamazdınız... (sf: 353)
.