17 Aralık 2012 Pazartesi

Son Zamanlarda Ben...

Bol bol soru çözüyorum...

Özellikle matematik sorusu çözerken kardeşimin hediye ettiği mp3'ümün keyfini çıkarıyorum :)

Ve 12 Aralık 2012'de askere uğurladığım Biricik Nişanlıma, bana vermiş olduğu ajandaya içimden geçenleri yazıyorum. 
Hayırlısıyla askerden döndüğünde kendisine vericem okuması için. 
Çok özleniyorsun Sevdiceğim... :(


Ayrıca blogunuzda paylaştıklarınızı okumayı ve yorum bırakmayı çok özledim...
Kendinize çok iyi bakın olur mu?


Blog Sahibesi'nden Sevgilerle...

25 Kasım 2012 Pazar

Monica McCarty - Asi

Onu kendine aşık etmek için yalnızca bir yılı vardır... Isabel MacDonald, amansız bir kavgaya son vermek için klanının en azılı düşmanı Rory MacLeod ile nişanlanmayı kabul eder. Ancak nişan onun kaleye - ve biraz tahrikle kalbine - girişini kolaylaştırmak için bir paravandır. Ne var ki haince planları hayranlık duyduğu her şeye sahip güçlü ve korkusuz bir Highland reisi olan Rory tarafından sınanır. Şimdi Isabel hep hayal ettiği mutluluğu, tam da ihanet etmesi gereken adamda bulmuş ve ihtirasın intikamdan çok daha tehlikeli olabileceğini görmüştür. 
Dostların yakınında olsun ama düşmanın çok daha yakınında... Rory'nin MacLeod reisi olarak görevi açık ve nettir: Kralın emrine itaat edip MacDonald'ların kızı ile evlenmek - şartları ise kendisi belirleyecektir. Rory nişanın yalnızca bir sene sürmesine karar verip kızı ailesine teslim ettikten sonra başka biriyle evlilik yapmayı planlar. Fakat bu baştan çıkarıcı güzellikteki kadının, onun çelik gibi dirayetine meydan okuyacağını ve sert görünüşünün altında içten içe kaynayan dizginlenmemiş ihtirası ortaya çıkaracağını tahmin edemez. 


Serinin ikinci kitabı olan Maskesiz ile tutkunu olmuştum yazarın. Bu ilk kitabı. Maskesiz'de Rory MaacLeod'un erkek kardeşi olan Alex MacLeod'un büyük aşkını nasıl bulduğu anlatılırken; Asi'de Rory MacLeod'un büyük aşkını nasıl bulduğu anlatılıyor. Siz önce serinin ilk kitabını okuduktan sonra diğerlerini okuyun ama :)



20 Kasım 2012 Salı

Monica McCarty - Maskesiz

Yiğit görüntüsü, korku uyandıran şöhreti ve dillere destan dövüş becerileri Alex MacLeod'un kaya kadar sert bir paralı asker rolüne bürünmesi için biçilmez bir kaftandı. Klanını korumak için bu gizli görevi üstlenen Alex, asıl amacını kimseye belli etmeyeceğine dair yemin etmişti. Ancak bu cesur girişimi, bizzat haydutların elinden kurtardığı güzel bir kadın tarafından tehdit edilir; bu masum meleğin bir anda planlarını tehlikeye atacağı aklının ucundan bile geçmemektedir. Meg Mackinnon onu koruyacak ve klanını ayakta tutacak güçlü bir eş arayışı içindeydi; ta ki bir gece yarısı delici mavi gözleri ve toy şehvetiyle karşısında onu görüp soluksuz kalacağı ana dek. Alex hiç sadakati olmayan bir paralı asker gibi davranır, ancak hiç de öyle değildir. Meg, ateşe doğru yürüdüğünden habersiz, onun tüm karanlık yönlerini keşfetmeye çalışır ve tehlikenin boyutu giderek artar, özellikle de bir İskoç erkeğinin maskesini indirmeye cesaret edecek bir kadın için.

İnatçı, tutkulu, zeki, espirili, güzel ve yakışıklı aşıklar Meg Mackinnon ve Alex MacLeod... 
Beni uzun zamandır bu denli kendine bağlayan bir kitap olmamıştı. 
Monica McCarty'nin diğer kitaplarını okumak için sabırsızlanıyorum. 
Ben tarihi aşk romanı yazarımı buldum :)



5 Kasım 2012 Pazartesi

Beni Hatırla - Lesley Pearse

Cornwall, 1786. Yirmi yaşındaki Mary Broad Avustralya'ya sürgüne gönderilir...

Mary yoldan geçen bir kadının ipek şapkasını çalarak hayatının en büyük hatasını yapmış olan bir denizci kızıydı. Bunun hemen ardından acımasız suları geçerek evinden çok uzaklara gitmeye mahkum edildi. Yolculuğu süresince ve ulaşamadığı o bilinmez yerde karşılaşacağı o dehşet verici şartlara sonuna kadar göğüs germesi gerekiyordu. Yine de Mary kendisi için bir şeyler yapmak konusunda umutlu ve kararlıydı. Bir gün mutlaka ait olduğu topraklara geri dönecekti...

Gerçek bir hikayeye dayanan Beni Hatırla, Mary Broad adlı kadının hayatta kalma mücadelesini gözler önüne sererken sizleri de derinlerine çekecek.


Henri Charriere-Kelebek adlı romanı okuduysanız söyleyebilirim ki Lesley Pearse'nin Beni Hatırla adlı bu romanı, onun kadın versiyonunu içeriyor :) Kitap bittiğinde, keşke yazar gerçek olan bu hikayenin devamını hayal gücüyle devam ettirse diye geçirdim içimden. Bence mutlaka okunması gereken kitaplardan bir tanesi...


"Göz ardı edilemeyecek kadar dikkat çekici karakterler..."
{Daily Mail}

"Küçük bir kızken insanların aşk dediği şeyi, olgun bir elmanın ağaçtan birden bire insanın kafasına düşmesiyle eşdeğer görürdü. Tench'e karşı hissettiği vahşi arzu da bu teorisinin gerçek olduğunu ispatlamıştı. Tench'e gerçekten aşık olmuş muydu? Yoksa o dönemlerde gerçeklerden kaçmak için kafasında böyle bir resim mi oluşturmuştu? Bu kibar ve kendisiyle ilgilenen adamı görünce ihtiyaç olan sevgi ve güzelliği hoş bir hayalle mi tamamlamıştı? Bu arada yaşama imkanını bulmuş olsalar hala ona aşık olacak mıydı? Onu Will'le evlenmeye iten koşullar hiç de romantik değildi. Sadece güvende olabilmek için onunla evlenmişti, buna rağmen son derece arzulu sevişmeler yaşamışlardı, aralarında sıcak ve huzurlu bir ilişki kurmuşlardı, birlikteyken her türlü konudan bahsedip bol bol gülmeyi başarmışlardı. İki mükemmel arkadaş olmuşlardı. Aklı başında pek çok insanın bunu aşk diye adlandırmakta olduğunu düşündü."
{sf: 354-355}



20 Ekim 2012 Cumartesi

Riverton Malikanesi - Kate Morton

98 yaşındaki Grace Reeves, artık son anlarını yaşıyor, bunu biliyor. Hayatında çok şey başarmış olan bu kadının, dışarıdan bakıldığında görünen başarılarının ardında aslında herkesten sakladığı bir sır var: Riverton Malikanesi... Artık rüyalarında ve zihninde çok yer kaplamaya başlıyor Riverton Malikanesi; çünkü bir film yapımcısı olan Ursula Ryan'dan bir mektup gelmiştir. Herkesten sakladığı bu sırrı torunu tanınmış bir yazar olan Marcus'a yüzyüze anlatmaya zamanının yetmeyeceğini bildiği için, bir ses kayıt cihazına anlatıyor her şeyi ve kendisini yeniden bunca zamandır kaçtığı Riverton Malikanesi'nde buluyor Grace Reeves... 



"Riverton'da yaşayanlar çok uzun zaman önce öldü. Ben yaşlanırken onlar sonsuza kadar genç, sonsuza kadar güzel kalacaklar. Aşırı duygusallaşıyorum. Ne genç, ne de güzeller. Onlar ölü. Gömüldüler. Yasları tutuldu. Geri kalan sadece anılarımdaki parçaları. Ama elbette, anılarda yaşayanlar asla gerçekten ölmezler."
{sf: 25}

"Doğum başladığında odadaydım ama sancılar şiddetlenince bana uzaklaşmamı emrettiler. Hannah'nın bana son söyledikleri öfke dolu sözlerdi: "Hepsi senin suçun!" Doğum yapan kadnlarda çevrelerindeki herhangi birini suçlamak az rastlanır bir özellik değildir. Hannah'nın neden beni suçladığını anlamamıştım ama rastgele olmadığın biliyordum. Doktor benden odadan çıkmamı isteyince hemen yatağın yanından uzaklaştım. Hannah'nın benim orada olmamı isteyip istemediğinden emin olmasam da onu yalnız bırakmayacaktım..."
{sf:439}





14 Eylül 2012 Cuma

{Pause}


Evet başlığı yanlış okumadınız, blogumun {pause} düğmesine basıyorum yani biraz ara veriyorum. Çünkü Lisans-KPSS'ye hazırlanacağım, evde interneti de kapatacağız, dikkatimi dağıtacak bir şeyin olmasını istemiyorum... Bu 1 seneyi çok iyi değerlendirmeliyim, düğünüm nasılsa seneye yazın {2013} olmayacak, ondan sonraki seneye{2014} olcak inşallah hayırlısıyla, yani 2 sene sonra... O yüzden bu 1 seneyi çok iyi değerlendirmeliyim, en azından elimden geleni yapmalıyım, no stress no panik... Arada girebilirsem yaşadığımı haber verip geri çıkarım, belki... Sonrasında ise tüm hızıyla çeyiz alışverişi postları girmek istiyorum, bakalım kısmet tabi ki... :) O zamana kadar kendinize çok çok iyi bakın olur mu? Bu arada telefonumdan post girmek istersem eğer ne yapmam gerekiyor? Telefonumun markası Nokia 3600 Slide :) Ya da şöyle sormam daha doğru olur belki, telefonumdan post girebiliyor muyum? :)


Kocaman sevgilerimi yolluyorum herkese,
adasehir :) 


P.S: Atları çok severim ben, fotoğraflarına filan baktıkça içim kıpır kıpır olur, özgürlüğü ve güzel duyguları hatırlatırlar bana. O yüzden beğendiklerimden birkaçını paylaşıyorum sizinle... :)









11 Eylül 2012 Salı

Bozulan Yeminler - Sabrina Jeffries


Fark etmişsinizdir aşk romanlarını çok seviyorum, özellikle 1800'lü yılları anlatan romanları... Sabrina Jeffries'i yeni keşfettim ve çok sevdim :) Her ne kadar Türkçe'ye Bozulan Yeminler olarak çevrilse de orjinal ismi "Lord Stoneville Hakkındaki Gerçek". Bu kitabın serisi de varmış, 5 kardeşin hayatını anlatıyor sırayla: Çapkın Lord Stoneville yani Oliver 5 kardeşin en büyüğü, Jarret bir kumarbaz, Minerva şehvetli gotik romanı yazarı, Gabriel bir yarış düşkünü, Celie ise çok iyi bir nişancı... Büyükanneleri Hetty, anne-babaları öldükten tam 19 yıl sonra artık onları dize getirmek ister ve ortaya onları çıkmazda bırakacak bir teklif atar: Evlilik! Yoksa mirastan mahrum bırakılacaklar... Ve işte kitabın ilki, en büyük kardeş Oliver'ı ve hayatının aşkını buluşu anlatılıyor :)


"On dokuz yıl önce meydana gelen trajik bir kaza Stoneville Markisi olan Oliver Sharpe'ın ailesinin yaşamlarına mal olur. Yakışıklı markinin hayatını bu olay ömrü boyunca etkiler ve onu skandallarla yaşayan pervasız bir adama dönüştürür. 
Büyükannesi Hetty, evlenmezse onu ve dört kardeşini aile mirasından mahrum bırakacağını söylediğinde ise, Oliver ona kendi tarzında karşılık vermeye karar verir. Şansına, Londra'da kayıp nişanlısını aramaya gelen Amerikalı bir güzel olan Maria Butterfield ile karşılaşır. Planı için kusursuz bir kadın olduğunu düşünen Oliver'ın hesaba katmadığı tek şey ise, Maria'ya duyduğu şehvetle nasıl başa çıkacağı olacaktır."


"Canlı, kıpır kıpır, çarpıcı, çok çekici..."
{Library Journal}

"Ve Stoneville'e aşık olan tüm okuyuculara - işte hayalinizdeki adamın kitabı!"
{Kitaba başlarken, ara sayfa}


"Ve bu bir sorundu: Aşk tuzağa düşürene kadar insanı kör ederdi. Bir kere yakalandın mı, seni tarihe gömerdi. O bunun için fazla zekiydi. Ama gece geçmek bilmeyip, Maria'nın tüm o genç ve yakışıklı beylerle dans edişini izlemek zorunda kalırsa, her şeyden sonra o kadar zeki olup olmadığına dair merak etmeye başlayacaktı. Çünkü Maria'yı onlarla görmek gerçekten canını acıtıyordu. Aptallardan biri onu defalarca güldürmüştü - fevkalade kötü bir sınırı aşma. Diğeri dans bittikten sonra, elini belinde tutup hemen çekmemişti - esaslı bir günah. Ve çekilişten önceki, kulağına eğilip onun yanaklarını kızartacak bir şeyler söyleme cüretinde bulunmuştu - bu öyle affedilmez bir suçtu ki Oliver onu kamçılamak istedi. Tüm hayatı boyunca, bu kadar çok adamı aynı anda kamçılamak istememişti."
{sf: 235}



KENDİME NOT: Sabrina Jeffries'in bu Sharpe Kardeşler Serisi'ni orjinal ismiyle The Hellions of Hallstead Hall'ı okumalıyım, mutlaka!




9 Eylül 2012 Pazar

Hande Ataizi ♥ Benjamin Harvey








Şile'nin Ulupelit köyünde kır düğünü ile dünya evine giren Hande Ataizi ile Benjamin Harvey'e mutluluklar diliyorum. Hande Ataizi'nin gelinliği Hellenistik bir hava taşırken kır düğünü için uygun olmuş bence ve kendisine de yakışmış. Chanel - Bombay tacı ve makyajı ise kendisine çok yakışmış... Damat Benjamin Harver ise klasik damatlık modellerinden birisini tercih etmek yerine, mavi rengi tercih etmiş ve kendisine yakıştırmış. Bu görüntü ise akıllara Kate Moss ve Jamie Hince çiftini getirdi... Ama bence Hande Ataizi, Kate Moss'dan çok daha güzel olmuş...

Hande Ataizi'nin gelinliğinin tasarımı Claire Pettibone'a ait; Madame Butterfly modeli...







*haberturk.com, moderndugun.com, modavesosyete.blogspot.com

{Lacivert&Pembe Ayakkabı}

Lacivert ve pembeli topuklu ayakkabı ararken istediğim renk tonlarındaki beğendiğim bu ayakkabının topuğu neden bu kadar yüksek olmak zorunda ki? :/
Hayır yani alıp giyicem şimdi, sonra etrafımdakiler boyuma yine takıcak, olmadık şeyler söylicekler, cık cık cık...
Çok yüksek topuklu ayakkabı kullanan bayanlar, Deichmann'da 59.90'a bu ayakkabı. 
İlgililere duyurulur :)



8 Eylül 2012 Cumartesi

İstanbul Oyuncak Müzesi @ Espark AVM










Espark AVM'de İstanbul Oyuncak Müzesi'nden birkaç parça oyuncak sergileniyor bir süredir; kaldırılmadan görülmesi tavsiye edilir :) İstanbul'a gittiğimde görmek istediğim yerler arasında yer alıyor şair ve yazar Sunay Akın'ın 23 Nisan 2005 yılında ülkemize kazandırmış olduğu İstanbul Oyuncak Müzesi...




7 Eylül 2012 Cuma

Hande Ataizi'nin Kına Gecesi





Hande Ataizi'nin 6 Eylül 2012 Perşembe günü Ayasofya Hürrem Sultan Hamamı'nda kına gecesi yapılmış. Hande Ataizi ile Benjamin Harvey'in düğünü yarın akşam Şile'de Lavanta Oteli'nde yapılacakmış. Söylemeden edemeyeceğim; tamam saygı gösteriyorum herkesin kararına ve düşüncelerine ama şu estetiği niçin yaptırırlar anlamam ya! Tüm doğal güzellik gidiyor, bence...




*haberturk.com

6 Eylül 2012 Perşembe

Duyguların Rengi - Kathryn Stockett

Duyguların Rengi...
Son zamanlarda içime çok sinerek okuduğum kitapların başını çekiyor.
Gerçi filmi de varmış, bilmiyordum, İlkay'dan öğrendim :)
Eğer kitabı okuduktan sonra filmi izlersem çok büyük hayal kırıklığına uğrayanlardanım ben...
Bunu Dan Brown'un Melekler ve Şeytanlar adlı kitap-film ikilisinde de yaşamıştım.
Gerçi bu konuda tek bir istisnam var: Elizabeth Gilbert-Ye, Dua Et, Sev...
Bence Ye-Dua Et-Sev'in filmi izlenmeli, kitabı okunmamalı :)
Neyse, Duyguların Rengi'nin şöyle bir fragmanına baktım da, kitabı bende daha büyük etkiler yarattı, filmde hayal kırıklığına uğrayabilirim :)
Bu arada fragmanda dikkatimi çeken şey, Skeeter'ı Emma Stone canlandırmış, ama kitapta bu kızın boyu 1.80... Ne demek istediğimi anlatabildim mi?
Evet evet biliyorum, herbirini nasıl birebir uydursunlar ama işte {omuz silkiyorum burda sevgili blog!}

Hadi bakalım konusu kısaca nasılmış:
"Mississippi, Jackson; 1962. 
Siyah kadınlara, beyaz çockların bakımında güvenilen ancak gümüşleri parlatma konusunda güvenilmeyen bir dönem...
Skeeter, Aibileen ve Minny...
Kimse arkadaş olacaklarına inanmazdı. Her biri başka bir gerçeğin peşindeydi. Ve bir araya geldiklerinde anlatılacak sıra dışı bir hikayeleri oldu.
On yedinci beyaz çocuğunu büyüten ve kendi oğlunun trajik ölümünün neden olduğu yaraları iyileştirmeye çalışan Aibileen; aşçılıktaki başarısı da en az dilinin sivriliği kadar dillerden düşmeyen Minny; ve üniversiteden dönüp kendisini büyüten biricik hizmetçisinin neden evlerinden ayrıldığını anlamaya çalışan Bayan Skeeter.
Duyguların Rengi, acıların, acıları alaya almanın, değişimin ve umudun sonsuz zamanda yankılanacak evrensel hikayesidir."


"Kitabın amacı bu değil miydi? Kadınlara şunu düşündürmek: Biz sadece iki insanız. Bizi ayıran çok fazla şey yok. Benim sandığım kadar farklı değiliz."
{sf: 537}


Kısacası, Duyguların Rengi'ni mutlaka okuyun ya da filmi izleyin mutlaka!
Emin olun değer...
Filmin/kitabın konusu ve eleştirisi burada çok güzel anlatılmış.
Hazır film demişken birkaç görselini de paylaşıyım :)







Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...