Damarlarında kraliyet kanı taşıyan Leydi Jane Grey'in ilgi uyandıran ve şok etkisi yaratan hayatını okurken özgürlük bilincini değişecek, kaderin varlığına inanacaksınız.
Hilekar bir babanın ve merhametsiz bir annenin kızı olan Leydi Jane Grey, adından çokça söz edilen büyük dayısı Kral VIII.Henry'nin ölümü ile yaşanacak çalkantılı dönemin tanığı olur. Erkek varisleri olmadığı için hayal kırıklığı yaşayan ailesi, zeki ve itaatkar olan Jane'i tehlikeli bir oyunda piyon olarak öne sürer. Fakat Jane'nin kuzeni, Kral VIII.Henry'nin varisi, Kral VI.Edward'ın zamansız ölümü planlarını bozar. Jane, birdenbire kendisini bir egemenlik mücadelesinin ortasında bulur. Gizli dünyasında kitaplarıyla başbaşa kalmayı tercih eden Jane, tahta geçmek gibi bir hırsı olmamasına karşın ihanet, entrika ve trajedi saçan ateş kasırgasının önde gelen ismi haline gelir.
İngiliz Edebiyatından kitaplar okumayı seviyorum, özellikle sürükleyici bir dille yazılmış ve hikayeleştirilmiş tarihi romanları...
Alison Weir'i ben yeni keşfettim.
Okuduğum ilk kitabıydı Dokuz Günlük Kraliçe.
Okdukça insanı hayrete sürükleyen o entrikalar, erkek çocuğa sahip olamayışlarını bir lanete bağlayıp kızlarını hiç düşünmeden kendi çıkarları uğruda feda eden Grey ailesi, Leydi Jane Grey'in yaşadıkları, Tudor Hanedanına dair bir sürü şey...
Kitabı elinizden bırakamayacaksınız.
Şu anda Alison Weir'in Leydi Elizabeth'ini okuyorum ve bitirmeme az kaldı. En yakın zamanda onunla ilgili düşüncelerimi de paylaşacağım burada.
Bol kitaplı bol okumalı günler...